Princess Mirror-Belle 1. Bölüm Çevirisi
Prenses Cici-Ayna
Julia Donaldson, Süpürgede Yer Var Mı? ve ödüllü Yayazula kitaplarının yazarıdır. Yayazula, Blue Peter Kitap Ödülleri ve Smarties Kitap Ödülleri tarafından En İyi Sesli Okuma Kitabı ödülüne layık görülmüştür. Julia, aynı zamanda birçok çocuk oyununa ve şarkısına imza atmıştır. Düzenli olarak hikaye anlatımı ve drama atölyeleri de düzenlemektedir. Kocası Malcolm ve üç çocuğu ile birlikte Glasgow'da yaşamaktadır.
Lydia Monks, Kingston Üniversitesi illüstrasyon bölümünden 1994 senesinde birincilikle mezun olmuştur. I Wish I Were a Dog kitabındaki illüstrasyonları sayesinde oldukça övülmüş ve geçen yılki Smarties Bronz Ödülü'ne layık görülmüştür.
Birinci Bölüm
Su Ejderhası
"Yüzünde yenileri çıkmış" dedi Ellen'in annesi. "Kaşıma, daha kötü yaparsın." Su çiçeği çıkardığı için Ellen okula gitmiyordu. Hiç hasta hissetmiyordu ama bu durumda olduğu için çok üzgündü çünkü okulun yunus şovu gezisini kaçıyordu. Annesine, "bana bir hikaye okuyabilir misin?" diye sorduğu sırada kapı çaldı. "Maalesef, yapamam. Bayan Foster Smith, piyano dersine geldi. Bak, kütüphaneden aldığın kitaplar burada . . . unutma bak kaşımak yok." Odadan ayrıldı.
Ellen, kitaplardan birisini aldı. İçinde prenseslerle alakalı bir sürü hikaye vardı. Sayfaları hızlıca geçerek resimlerine bir baktı. Prenseslerin hepsi çok güzeldi. Baş döndürücü kıyafetleri ve upuzun saçları vardı. Hiçbirinde suçiçeği yoktu. Ellen, Uyuyan Güzel'i okumaya başladı ama odaklanamıyordu. Hem çok kaşınıyordu hem de Bayan Foster Smith, dangır dangır piyano çalıyordu. Sanki piyano kırıkmış gibi ses geliyordu.
Ellen, başka suçiçeği çıkmış mı bakmak istedi. Odasında ayna yoktu o yüzden sağ terliğini giyip (diğer tekini kaybetmişti) sessizce banyoya gitti. Lavabonun üstündeki aynadan yüzüne baya bir baktı. Ellen'in burnunun tam ortasında yeni bir tane daha çıkmış. Ona baktıkça daha da kaşınıyordu... Elini yavaşça ona doğru götürdü. Birazcık kaşısa bir şey olmazdı herhalde. Tam dokunacakken çok garip bir şey oldu. Yansıması kenara kaçtı ve "kaşıma yoksa kurbağaya dönüşürüm!" dedi. Ellen donakaldı. Çok şaşırmıştı. Öylece bakıyordu. Aynadaki kız, "daha önce hiç böyle bir su ejderhası görmemiştim" dedi. "Su ejderhası değil, su çiçeği bu."
Ellen, kendini bir anda "senin de pek farkın yok, sen benim yansımamsın" derken buldu. Aynadaki kız, "saçmalama, ben sen değilim" dedi. Kanıtlamak için de elinin birini aynadan dışarı uzattı. Sonra da diğerini de uzatarak, "yardım etsene" dedi. Ellen, aynadaki kızı yavaşça çekip aynadan çıkarıp yere indirdi.
Aynadaki kız, "ne kadar güzel küçük bir oda" dedi.
Ellen, "o kadar da küçük değil" dedi. Haklıydı. Banyoda annesinin çok sevdiği çiçekleri için ayrı bir oda vardı.
Aynadaki kız gülerek, "saraydaki banyo neredeyse bunun on katı" dedi.
Ellen, "Saray mı?" diye cevap verdi.
"Aynen. Prensesler nerede yaşıyor sanıyorsun?"
"Sen prenses misin ki?"
"Öyleyim tabii. Ben, Prenses Cici-Ayna. Önümde eğilmen lazım ama arkadaşımsın diye sana bir şey demiyorum." Ellen, "iyi de sen prenses gibi görünmüyorsun" dedi "Tıpkı bana benziyorsun. Sen de aynı pijamaları ve terlikleri giyiyorsun. Senin parmağında da tıpkı benimki gibi yara bandı var." Cici-Ayna, "bunları kılık değiştirmek için giydim" dedi. "Saraydayken genelde gümüş rengi bir ipek elbise giyiyorum. Ay gibi." Biraz düşündü ve "ya da güneş gibi altın satenden bir elbise. Hem benim terliğim solda ve parmağımdaki yara bandı da sağda. Sen tam tersisin."
Ellen, bunun çok bir fark olmadığını düşünüyordu ama tartışmak istemedi. O yüzden Cici-Ayna'ya, "neden yara bandı yapıştırdın? Sen de mi elini ekmek bıçağıyla kestin?" dedi.
Cici-Ayna, "Hayır, tabii ki" dedi.
"Kötü bir peri elimi soktu."
"Aynı Uyuyan Güzel gibi!" dedi Ellen. "Sen de yüz yıllık bir uykuya daldın mı?"
Cici-Ayna, "hayır, iki yıllık" dedi.
“Daha bu sabah uyandım.” Kanıtlamak için de kocaman esnedi.
Ellen, “yara bandını uykuya dalmadan önce mi yoksa uyanınca mı yapıştırdın” diye sordu ama Cici-Ayna'nın pek cevaplayası yok gibiydi. Onun yerine küveti doldurmaya başladı.
Ellen, “ne yapıyorsun” diye sordu.
“Tedaviyi hazırlıyorum ne yapıcam?”
“Ne tedavisi?”
“Su ejderhası tedavisi.”
“Ben su ejderhasına yakalanmadım ki.”
Cici-Ayna, “ben yakalandım ama” dedi. “Sana nasıl hasta olduğumu anlatıyım. Geçen hafta sarayın bahçesinde altın topumla oynarken--”
Ellen, “geçen hafta uyumuyor muydun” diye lafını böldü. “Daha bu sabah uyandığını söylemedin mi?”
“Keşke bu kadar soru sormasan. Tam da kocaman bir ejderhanın gelip beni yakaladığını diyecektim. Neyse ki bir şövalye çıka gelip beni kurtardı ama saraya geri döndüğümde her yerimde bunlardan vardı. Kraliçe annem, beni doktora götürdü. Doktor, bana su ejderhası geçirdiğimi söyledi.” Ellen, “benim doktorum, suçiçeği geçirdiğimi söyledi” dedi.
Cici-Ayna, “sen sanırım suçiçeği oldun, değil mi” dedi. “Fazla sıradan, yine de aynı şekilde tedavi ediliyordur bence.” Köpük yapıcıyı alıp neredeyse hepsini küvetin içine boşalttı.
Ellen, “o kadar dökme” diyerek bağırdı. Cici-Ayna ise etrafı incelemeye daldığı için cevap bile vermedi.
“Bu çok güzel görünüyor” dedi.
Ellen, “iyi de o benim babamın tıraş kremi” dedi.
Cici-Ayna, “çok hoş ve köpüklüymüş” diyerek birazını küvete döktü. “Bu kesin işe yarar” diyerek kırmızı ve yeşil çizgili diş macununu aldı. Cici-Ayna, diş macunun neredeyse hepsini küvete sıkarak, “ne güzel renkleri var” dedi. Ellen, başta biraz şaşırmıştı ama sonra o da gülmeye başladı. “Biraz da Luke’nin saç jölesinden koyalım mı” diye sordu. Bu sıralar Ellen’in abisi, kendisine baya dikkat ediyor ve saçına yapışkan mavi bir şey sürüyordu. Cici-Ayna, “güzel fikir dedi. Ellen, saç jölesinin hepsini küvete döktü. Luke, saç kurutucuyla uğraşmak yerine bunu kullanıyor. Cici-Ayna, yarım şişe portakal renginde şampuanı da döküp küvete bir baktı ve “bir şeye daha ihtiyacımız var” dedi. “Biliyorum!” Annesinin parfüm şişesini alıp güle oynaya sıkmaya başladı.
Eğlenmeye başlayan Ellen, yine bir tedirgin oldu. Annesi normalde sadece birazcık sıkardı. Artık banyo çiçekçi gibi kokuyordu.
Cici-Ayna, “hadi içine girelim” dedi. Bir anda ikisi de göğüslerine kadar baloncuğun, kremanın, saç jölesinin ve diş macunun içine girmişti.
Cici-Ayna, “iyileştiğimi hissediyorum, sen de hissediyor musun” dedi ve Ellen’e biraz köpük fırlattı. Ellen de ona fırlattı ve bir damla diş macunu Cici-Ayna'nın burnundaki su çiçeklerinden birinin üstüne geldi. Ellen, Cici-Ayna'nın bileğinde tıpkı kendisinde olduğu bir iz olduğunu fark etti.
“İkimizde de saat izi var” dedi. “Sen de mi benim gibi saatini kaybettin?”
Cici-Ayna görkemli bir şekilde ona bakıp, “hayır bu bir saat izi değil, o benim dilek bileziğimin izi” dedi.
“Bir dilek bileziği! İstediğin her şeyi dileyebilir misin?”
Cici-Ayna, “ne sandın” dedi. “Diğer insanların istemediği şeyleri de dileyebilirim.”
“Ne gibi?”
“Bir keresinde sarayın bahçesindeki bir solucanın yılan kadar büyümesini ve bahçivanı korkutmasını dilemiştim.”
“Oldu mu?”
“Evet. Tek sıkıntı büyümesi durmadı. Bütün bahçeyi kaplayana kadar büyüyüp durdu. Sonra biz de onu bir adaya sürgün ettik ama hala büyümeye devam ediyor.”
“O zaman sen de yeniden küçülmesini dile.”
Cici-Ayna bir saniyeliğine yüzünü ekşittikten sonra; “Yapamam çünkü bileziğimi suya düşürdüm. Onu da bir balık yedi ama geçen hafta balığı yakaladım.”
Ellen, geçen hafta uyuduğunu bir kez daha hatırlatsam mı diye düşündü ama vazgeçti. Onu bozmaya gerek yoktu. Biraz yalan gibi gelse de onun anlattığı hikayeleri dinlemek keyifliydi.
“Yunus gösterisini kaçırdığım için artık üzülmüyorum” dedi.
Cici-Ayna, “en azından sen sadece yunus gösterisini kaçırıyorsun” dedi. “Ben deniz canavarları gösterisini kaçırıyorum.”
Küvetin içinde, birbirlerine su ve köpük fırlatarak birinin deniz canavarı diğerinin ise yunus olduğu bir oyun oynadılar.
Ellen, “senin su ejderlerin daha gitmemiş” dedi.
Cici-Ayna, “biraz sabırlı ol” dedi. “Daha ikinci aşamaya geçmedik.”
“O ne?”
Cici-Ayna, “hadi çık da gösteriyim” dedi.
İkisi de küvetten çıktı ve Cici-Ayna eline bir top tuvalet kağıdı aldı ve ayaklarından başlayarak yukarı doğru Ellen’i sarmaya başladı.
“Ellen, gülerek “Mısır mumyaları gibi hissettim” dedi.
Cici-Ayna, Ellen’in yüzüne kadar geldi ve Ellen hiçbir şey göremeyene kadar tuvalet kağıdını doladı
“Yüze kadar sayman lazım” dedi.
Ellen, “peki ya sen” diye sordu.
Cici-Ayna, “beni sonra yaparız” dedi.
Ellen, saymaya başladı.
Cici-Ayna'nın odada çıkardığı sesleri ve alt kattan gelen Bayan Foster çaldığı kötü müziği duyabiliyordu.
Ellen, seksene geldiğinde Cici-Ayna'nın “Of, aptal eski musluklar” gibi bir şey dediğini duydu.
Yüze gelince tuvalet kağıtlarını sökmeyi denedi ama takıldı kaldı.
“Bana yardım et Cici-Ayna dedi ama kimse cevap vermedi.
Ellen, gözünün önündeki tuvalet kağıtlarından kurtulmayı başardı ama Cici-Ayna görünürde yoktu.
Ellen, “Cici-Ayna, neredesin” diye seslendi. Cici-Ayna'nın pijamaları da gitmişti. Onları giyip gitmiş olabilir mi?
Ellen, kapıyı açtı. Cici-Ayna belki de aşağı kata inmişti. Ellen, hala yarı tuvalet kağıdına sarılı bir şekildeydi ama bu hiç umurunda değildi. Cici-Ayna'yı aramak için merdivenlerden inmeye başladı.
Altı basamak kala iki tane şey oldu. Ellen, takılıp merdivenlerden düştü ve Bayan Foster oturma odasından geldi. Ellen, ona çarpınca Bayan Foster çığlık attı.
Ellen, “bu ikinci aşama, hepsi su ejderhası ile ilgili” diye açıklama yapmaya başladı. “Cici-Ayna suçiçeği ile tedavisinin aynı olduğunu söyledi. Köpüklü banyoya ve diş macununa ve saç jölesine ve...”
Bayan Foster, “çocukların bu zırvalıkları yok mu, sen çıldırmışsın” dedi. “Doktor çağırsak iyi olur.”
Annesi, “o kadar kötü olduğunu sanmıyorum” dedi. “Git ve pijamalarını giy Ellen, birazdan yanına geleceğim. O zaman haftaya yine aynı saatte görüşürüz Bayan Foster. Dediğim gibi parçaları biraz daha kısık sesle çalabilirsiniz.”
Ellen, banyoda tuvalet kağıtlarını çıkarmayı bitirdi. Annesi odaya geldiğinde pijamalarını giymişti. Kızgın bir yüz ifadesiyle bütün boş şişelere ve etraftaki köpüklere baktı.
“Buranın hali ne böyle” dedi.
“Ben yapmadım, yani en azından çoğunu. Cici-Ayna yaptı. Aynadan çıktı.”
“Kesin şimdi geri de gitmiştir.”
Ellen, aynaya baktı. Diş macunu ve köpüklerle kaplıydı.
“Sanırım haklısın” dedi.
Annesi aynayı sildi. Ellen, aynaya baktı. Orda gördüğü kız Cici-Ayna'ya benziyordu ama Ellen hareket edince o da hareket ediyordu. Aynadaki Ellen’in yansımasıydı.
Ellen’in suratı düştü. Olanlardan emin değildi. Cici-Ayna onun hayal gücünün bir ürünü olabilir miydi? Yansımasının da suratı düştü.
Annesi odanın içinde hızlı hızlı gezinip odayı temizlerken söylenip duruyordu. En kötüsü de parfümünün çok az kalmış olduğunu fark etmesiydi.
“Piyano dersi verirken seni çok fazla kendi başına bıraktığımın farkındayım ama ben böyle şeyler yapmayacak kadar büyüdüğünü düşünmüştüm” dedi. “Bu suçiçeği yatakta yatarak geçer ama itiraf edeyim sanki biraz iyileşmiş gibi. Burnundaki büyük olan neredeyse yok olmuş!”
Sonra lavaboda bir şey gördü ve şaşkınlıkla aldı.
“Bak, terliğinin diğer teki!” dedi. “Sonunda bulduğumuza sevindim.”
Ellen hiçbir şey demedi. Çünkü ne dese annesi sinirlenecekti. Terliğini giyince kendi kendine gülümsedi çünkü terliğin aslında kimin olduğunu çok iyi biliyordu.
Kaynak: Julia Donaldson: Princess Mirror-Belle
Yorumlar
Yorum Gönder