Türkiye ve Enflasyon

Türkiye’den Enflasyon Dersi


 Türkiye'den Alınacak Enflasyon Belası Dersi 


Enflasyon, yatırımcılara zarar veriyor ve gün geçtikçe daha fazla insanı fakirleştiriyor. 


Krizlerin gelmesi sandığınızdan daha fazla zaman alır, gerçekleşmesi ise sandığınızdan daha hızlıdır. 2002'de ölen hatrı sayılır ekonomist Rudiger Dornbusch finansal krizin ortaya çıkışını böyle tanımlıyordu.  Dornbusch'un sözündeki hızlı yükselişler, şaşırtan bir hızla sona ermeden önce mantıklı veya mümkün görünenden çok daha uzun sürer. Bu dayanılmaz durum düşündüğünüzden daha uzun sürebilir.


Dornbusch hala aramızda olsaydı o bile Türkyenin durumunu anlamıyor olabilirdi. Yıllardır, ekonomi kanunlarına ters ve lakayıt bir para politikası deneniyor.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüksek faizin fiyat artışının neticesi değil sebebi olduğunu düşünüyor.  2021'in sonunda çoğu ülke ya faiz arttırımı yaptığı ya da yapmaya hazırlandığı sırada Erdoğan, Türkiye Merkez Bankası'na indirim yapmaları konusunda ısrar ediyordu. Erdoğan sonucu tahmin edemedi.  Enflasyon aylar içinde %80 seviyelerine çıktı. Şaşırtıcı bir şekilde Türkiye'nin ekonomisi büyümeyi başardı. Geçen yıl reel GSYİH %11 oranında arttı. Türkiye'nin yükselişi hiç durmayacak gibi gözüküyor. 


Türkiye'nin yaptığı ihtiyatsız uygulamadan, yüksek enflasyonun baş edilebilir olduğu sonucuna varmak rahatlatıcı. Rahatlatıcı ama yanlış, kontrolsüz enflosyanun sayısız zararı var fakat üç tanesi Türkiye'de baya göze batıyor: Bütçelerinde oluşan daralma, günlük öncelikleri üzerinde oluşan baskı ve düşük gelirli zar zor geçinenler üzerindeki enflasyon yükünü arttıran ihtiyari gelir dağılımı.       


Bütçe daralmasıyla başlayalım. Fiyatlarda bu denli bir değişiklik olmadığında insanlar ortalama fiyatlardaki yıllık değişimleri umursamıyorlar. Fiyat istikrarının olması uzun süreli planlar yapmaya imkan sağlıyor. Türkiyede ise uzun süre demek bir sonraki ay anlamına geliyor. Yüksek enflasyon buna izin vermiyor. Yerel pazardaki işletmeler, olası gelirlerinin tahmini edemiyor bu yüzden yeni yatırımlar yapma konusunda isteksizler.  Bu da genel başarıyı etkiliyor. Güncel maliyetler de cabası. Para sürekli değer kaybettiğinden tedarikçiler ödemeyi almak için bir ay bekleyemiyor. İş ilişkileri üzerine kurulu, şirketler arası güven ve birbirlerine sağladıkları krediler bu sebepten dolayı sarsılmış durumda.  


Alım gücü de darbe aldı. Kaynakları optimum seviyede kullanmayı sağlayan fiyat göstergeleri dahi alt üst olmuş durumda. İşletmeler, fiyat değişiminin sebebinin belirli endistürilerdeki arz talepten dolayı mı yoksa paranın değer kaybından dolayı mı olduğunu ayırt edemiyor. Olduğun yerde koşmaya benziyor. Bu yıpratıcı para politikasına ayak uydurmak için fiyatların sürekli yeniden düzenlenmesi gerek. Bu da oldukça yorucu. Toplumu da oldukça yıpratıyor. Fiyatların durmadan yeniden düzenlenmesi; şirketler ile tedarikçiler, işletmeler ile müşteriler ve ev sahipleri ile kiracılar arasında bir tartışma yaratır. 


Bu ise üçüncü büyük sorun olan enflasyonun gelir dağılımı üzerine etkisi ile bağlantılı. Enflasyon "vergilerinden" kaçma çoğunlukla bir başkasının üstüne yıkmakla olur. Her nekadar geneli özel olsa da şirketler, haklı olarak, enflasyonun yarattığı dengesizlikten yakınıyor Türkiye'deki büyük firmaların kaynağı var ve artan fiyatlarla nasıl baş edileceğini biliyorlar. Zenginlerin servetlerini koruyabileceği malı mülkü var.  Diğerleri ise o kadar şanslı değil. Son zamanlarda yapılan bir anket, Türklerin dörtte üçünden fazlasının temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ortaya çıkardı. İhtiyaçlarını zar zor karşılayanları da dahil ederseniz bu oran bu oran beşte dörte yükseliyor. Enflasyondan en çok etkilenenin fakir kesim olması mantıklı gibi. Orta sınıfa mensup Türkler de zor durumda. Alım güçleri düşüp ve iş güvenceleri sarsılınca çoğu orta sınıftan düşüyor, bununla birlikte ise sinir ve sıkıntıyı iyice hissediyorlar. 


Enflasyon politikası çoğu yerde kötü fakat Türkiye'de bir hayli kötü durumda. Çoğu seçmen enflasyonun bu durumu için Erdoğan'ı suçluyor. Erdoğan ve partisi, gelecek yıl Haziran'da yapılması planlanan seçimler için düzenlenen kamuoyu araştırma anketlerinde geride kaldı. En büyük korku ise Erdoğan'nın iktidarı bırakmamak için muhalifleri hapse atmak ya da olağanüstü hal ilanetmek gibi kötü yollara başvurması. O zaman, Dornbusch'un sürdürülemez durum anlayışının bir şekilde sürdürülmesi şu anlama geliyor. Bu derece kötü bir durum daha da kötüye gidemez.





https://www.economist.com/leaders/2022/07/21/lessons-from-turkey-on-the-evils-of-high-inflation





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Roust